Türkçe
Hollanda 'tatili' her şey dahil mi? Daha çok 'Polonya İş Gezisi' paketi gibi

Ağustos. Hollanda’da teorik olarak dinlenme zamanı, evin önünde oturup yerel birayla keyif yapma dönemi. Pratikte ise birkaç yıldır burada yaşayan birçok Polonyalı için bu iki aşamalı bir etkinlik: önce lale ülkesinde biraz nefes almaya çalışmak, hemen ardından ise memlekete yoğun bir sefer düzenlemek; burada "tatil" görevlerinin listesi, yılbaşı gecesi "oliebollen" kuyruğundan bile daha uzun olabiliyor. Peki, bu iki dünya – Hollanda’nın sahte huzuru ve Polonya’nın dinamik gerçekliği – gerçekten bir arada yaşayabilir mi? Kemerlerinizi bağlayın, çünkü bizi duygusal ve lojistik bir hız treni bekliyor!
1. Aşama: Hollanda Testi
Her şey masumca başlar. Tatil! Sonunda "ajandayı" bir kenara bırakabilirsin (tabii önce ajandaya "ajandayı bırakma" tarihini yazdıktan sonra). Plan basit: bisiklet, park, belki deniz kenarına bir kaçamak – tabii yağmur yataydan yağmıyorsa. Ne yazık ki, Hollanda yazı kayınvalidenin başarısız bir cheesecake denemesinden sonraki ruh hali kadar kaprisli olabilir. Yani tembelce içkini yudumlamak yerine, daha çok ıslanmış ayakkabılarını kurutuyor ve kışlık montu çıkarma zamanının gelip gelmediğini düşünüyorsun.
Üstelik her yerde Hollanda’nın hava iyimserliği var. Televizyonda duyuru: "yarın yer yer yağışlı." Gerçekte: gök delinmiş, armageddon, adeta İncil’den bir tufan. Ama "yer yer" demek "yer yer" demek, değil mi? Alışmak mümkün. Tıpkı, en dalgın anında "broodje kaas"ını keskin nişancı gibi çalan martılara alışmak gibi. Bu ülke can sıkıntısından hoşlanmaz. Sana her zaman bir "iş" bulur.
Üstelik her yerde Hollanda’nın hava iyimserliği var. Televizyonda duyuru: "yarın yer yer yağışlı." Gerçekte: gök delinmiş, armageddon, adeta İncil’den bir tufan. Ama "yer yer" demek "yer yer" demek, değil mi? Alışmak mümkün. Tıpkı, en dalgın anında "broodje kaas"ını keskin nişancı gibi çalan martılara alışmak gibi. Bu ülke can sıkıntısından hoşlanmaz. Sana her zaman bir "iş" bulur.
2. Aşama:
Asıl "eğlence" ise Polonya’ya gitme zamanı geldiğinde başlar. Bu sıradan bir ziyaret değildir. Bu, birkaç yoğun günde tüm yıl birikmiş işleri halletmen gereken özel bir görevdir. Görev listesi adeta bir vasiyetname gibidir:
- Aile maratonu: Tüm amcaları, teyzeleri, kuzenleri ve büyükanneleri ziyaret etmek. Her ziyaret en az üç saat sohbet, anı ve yerel lezzetlerin (çoğu zaman toplu miktarda) tadımı demek. Diyet mi? O da ne?
- Resmi daire labirenti: Arabayı devretmek, vergi işleri, gizemli 17B numaralı pencereden bir belge almak. Kuyrukta beklemeye, tonlarca evrak doldurmaya ve "PESEL’in banka kartı şifresi olmadığını" açıklamaya hazır ol.
- Servis cenneti: Arabayı tamirciye bırakmak ("beyefendi, bu zaten bir yıldır böyle gidiyor"), dişçiye "hızlı bir kontrol" için gitmek (ki bu genellikle üç dişte kanal tedavisiyle sonuçlanır), üstüne kuaför, güzellik uzmanı ve belki de gözlükçü. Tatil, kendini "düzene sokmak" için en iyi zamandır.
- Hediye lojistiği: Aile ve arkadaşlara Hollanda peynirleri, "stroopwafels" ve diğer "lezzetler" getirmek. Tabii hepsi taze ve taşımada hasarsız olmalı. Bagaj adeta lüks ürünler deposu gibi.
Hollanda'ya Dönüş – İki Gerçekliğin Çarpışması
Bu yoğun "dinlenmenin" ardından Hollanda’ya dönüyorsun. Ve ne oluyor? Yine farklı bir moda geçmen gerekiyor. Sessizlik, (göreceli) huzur, çukursuz bisiklet yolları ve (genellikle) ne sorduğunu bilen memurlar. Dinlendin mi? Muhtemelen hayır. Ama en azından görevini yerine getirmiş olmanın verdiği bir tatmin var. Tüm "Polonya işleri" (aşağı yukarı) halledildi ve tekrar Hollanda yazının tadını çıkardığını iddia edebilirsin. Bir sonraki yolculuğa kadar...
Gülümsemeyle Özet
İşte Polonya usulü Hollanda tatili böyle görünüyor. Palmiye altında tembelce içki yudumlamak yok. Daha çok bir maratoncunun kondisyonu ve bir diplomatın pazarlık yeteneği gerektiren çok görevli bir lojistik operasyonu bu. Ama hey, en azından anlatacak hikayemiz oluyor (tabii hava müsaitse o meşhur terasa çıkabilirsek). Keyifli "dinlenmemeler"!